IĞDIR HAKKINDA
IĞDIR BÖLGENİN TİCARET TURİZM VE DİNLENCE MERKEZİ OLUYOR:
dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye gezmen çekmek için alınan ekonomik, kültürel, eğlence ve dinlence amaçlı kurulmuş sosyal tesisler ve teknik önlemlerle, yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin güzelliklerini görmüş bilgi edinmiş olurlar hemde gittikleri ülkeye gördükleri yerler karşılığından para kazandırırlar. Yani turizm ziyaret edilen ülkenin ekonomisine de büyük katkı sağlar   
 
      İlimiz bir sınır kenti, üstelikte yanlış bilinmiyorsa dünyada sadece üç ülkeye sınırı yani üç devlete giriş-çıkış kapısı olan tek il. Sanayi pek yok, Tarım idare eder ve etmez arasında hayvancılık ise halk tabiri ile bitmiş durumda. Hal böyle olunca vatandaşın gözü ister istemez sınır kapılarında. Hatta Son zamanlarda sınır kapılarının açılması söz konusu olunca ığdırda bir takım gelişmeler yaşandı, sınır kapıları ve ilimizde kurulması planlanan serbest bölgenin konuşulmasıyla birlikte birçok ünlü marka ve gros marketlerin ığdıra gelmesine sebep olmuş ve markalar arasında yapılan fiyat ve kalite rekabeti ığdırı bölgenin alışveriş anlamında hem en ucuz şehri hemde   cazibe merkezi haline getirmiştir.
Bu şehir artık gözünü turizm sektörüne dikmiş durumda . İster inanç turizmi, ister kültür turizmi, ister dağ ve doğa sporları turizmi olsun; dünyada ki pek çok ülke ve şehir gibi bu sektörden para kazanmak hedeflenmeli. Herkes şehrin stratejik konumundan güzelliğinden, özelliğinden bahsediyor, ancak bunların para edeceği kimsenin aklına gelmiyordu, son yıllar ığdır valiliğince düzenlenen ağrıdağı korhan yaylası şenlikleri, ığdır kar şenlikleri, nevruz şenlikleri, ığdır nahçivan dostluk ve dayanışma festivali, herkes için spor şenlikleri, kayısı festivali, 30 ağustos ağrı dağı zafer tırmanışı gibi etkinlikler sayesinde gerek iran, azerbaycan vatandaşları gerekse çevre illerde yaşayan vatandaşların ığdıra gelmesiyle ığdırın tanıtılmasına katkı sağlamış ve ilimizde gözle görülür derecede bir haraketlilik gözlenmiştir. Iğdır ülkemizin en uç noktasında olmasına rağmen bölgede en çok (Nahçivan ve İran) turist girdisi olan iller arasında, fakat konum itibariyle (Erivan Tiflis Nahçivan Bakü Tahran Tebriz) gibi bir çok başkent ve metropol şehirin geçiş noktası ve merkezinde bulunan ığdır artık bu konumunu iyi değerlendirmeli hem bu şehirlerin turizm pazarlamasını ığdır üzerinden yapmalı hemde bölgenin turizm ticaret ve dinlence merkezi haline getirilmeli. Bilindiği gibi ülkemize en çok gelen yabancıların başında iranlı turisler gelmektedir, yıllık irandan ülkemize gezmek ve eğlenmek için gelen turist sayısı resmi rakamlara göre 1 buçuk milyon, bu sayının yılda 300 binini ığdıra çekmeyi başarırsak bu rakamın ığdır kasasına bırakacağı döviz en az 100 milyon dolardır. Bunun gerçekleşmesi içinde ığdırdaki bir takım eksiklikleri tamamlamalıyız, mesela bulakbaşı mesire alanında hakveyis botanik gölde bir takım düzenlemeler yapmalı ve ığdırda yapılması düşünülen nuhun bağı ve türbesi inanç turizmi açısından oldukça önemli bir proje olmakla birlikte ilimizde yapılan festival ve şenliklerin sayısı artırılmalı ayrıca yapılan organizasyonlarda İran ve Azerbaycanın resmi tatil günleride dikkate alınarak aynı günlere denk getirilmeli. Ayrıca turizme yönelik park bahçe orta refüj düzenlemeleri, şehrin gece ışıklandırmaları ve reklam panolarıyla dinlence ve mesire yerlerinin tanıtılması, olimpik yüzme havuzları ve doğa sporları merkezlerinin kurulması gibi bir takım çalışmalarda ığdırın 2010-2015 yılı turizm rotası içine alınmalı. Turizme yönelik çalışmalar tamamlandığında görülecektir ki kendiliğinden tüm kapılar açılmış, oteller içinde bulundukları durumdan kurtulmuş ve ticaret canlanarak başka sektörleri de tetiklemiş olacaktır.
 
TURİZM YÖNÜYLE IĞDIR
Bir çok uygarlığın izlerini bünyesinde barındıran Iğdır , tarihi ve kültürel değerlerin yanısıra bozulmamış doğal kokusu, avrupanın ve Türkiyenin en yüksek dağı olan ve tüm dünya dinlerinin anası olarak adlandırılan Ağrı Dağı, Nuhun Gemisi, Korhan Kalesi, Korhan Yaylası, Kara Kilise, Korhan Meteor Çukurları, Korhan Yaylası Açık Hava Müze alanları, Zerdüşt Tapınma Merkezleri, Bulakbaşı Ahura Mazda Suyu, Ahura Buzulu, Cehenem Vadisi, kutsal kitaplarda adı geçen adem ile havvanın yaşadığı İrem Bahçesi, Eski Kaya Mezarlıklar, Süreyya Çeşmesi, Hakmehmet Beraderi Şemsi Tebrizi Türbesi, Karakoyunlu Babek Mağarası, Gökçeli Şehit Ağacı, Karakoyunlu Açık Hava Müzesi, Tuz Mağaraları, Tuzluca Mesire Yerleri ve doğal güzellikleri, Aras vadisi kuş zenginlikleri, Pamuk Dağı Kayak Merkezi, Melekli Kültepe, Türkiye’ nin en yüksek anıtı olan Iğdır Anıt ve Müzesi, Tarihi Ejder kervansarayı, Kümbetler, Tarihi Koçbaşı Mezar Taşları ve dünyada eşi benzeri olmayan üç ülkeye sınır olma gibi özellikleri ile son yıllar ülkemiz ve dünya turizmi açısından kendisine önemli yer edinmiştir.                        Ayrıca güneşin ülkemize ilk doğduğu yer olarak bilinen ığdır; Güneşin Doğduğu Kent, Nuhun Arka Bahçesi, Festivaller Şehri, Nuh’un şehri, Tarihin Tanığı, Doğunun Çukur 0vası, Sürmeli Vadisi, Asyanın Kapısı, Kafkasyanın merkezi, Medeniyetler Beşiği gibi farklı isimlerle anılmaktadır.
 
 
IĞDIRIN TARİHİ TURİSTİK YERLERİ VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ:::::::


AMARAT KÜMBETİ: Merkeze yaklaşık olarak 10 km uzaklıkta bulunan bu tarihi yapıt ığdırın Çakırtaş köyünde bulunmaktadır. yapıt oldukça zengin mimari işlemelerin yanı sıra bölgede yapılan her türlü sefer ve etkinlikleride bir not defteri gibi üzerinde barındırmaktadır. Bu yapıt bir çok tahribata uğramasına rağmen hala cazibeliğini korumaktadır.bu eser hakkında resmi kaynaklarda pek çok geniş bilgi mevcut değildir, şayet   yapıtın üzerindeki yazılar ve işaretler okutturulursa ığdırın tarihi hakkında daha geniş bilgiler ortaya çıkacaktır.kümbet yeniden elden geçirildiği taktirde bölgenin en güzel ve en         önemli tarihi eserleri arasında yerini alacaktır.
 
                                             

KARAKALE :Çok eski bir yerleşim yeri olan bu tarihi yapıt şehrin batı kesminde tuzluca mevki ermenistan        sınırına yakın aras nehri üzerinde kurulmuştur, kuruluşu ise urarturlar yada daha eskilere dayanmaktadır dünyanın ilk fuarının burada açıldığı söylenmektedir 1664 ve 1840 meydana gelen depremlerde kale duvarları büyük ölçüde hasar görmüş ve yıkılmıştır...



   IĞDIR EJDER KERVANSARAYI:
I
ğdır il merkezine 15 km uzaklıkta Harmandöven köyü yanında yer alan tarihe tanıklık etmiş bu Kervansaray bölgedeki ayakta kaln en eski Türk eserlerinden biridir. yapıt Batum Tiflis Bakü Şirvan Divin ve Anı’den gelen kervanların konaklama yeri olarak kullanılmıştır.12.asırda surmari emri şerafettin ejder tarafından yaptırılmıştır. Avlusunun kapalı hol sistemi planı ve gösterdiği süsleme özelliklerinden doğu batı doxrultusunda uzanan han dikdörtgen planlıdır, dışardan kulelerle desteklenmiş formu ile bir kale görünümü arzetmektedir,plan olarak önde üç bölmeli sahın ve arkada üç nefli kapalı hol sisteminden ibarettir.  Oldukça zengin motiflerle süslenmiş bu tarihi yapıt aynı zamanda Anadolu Selçuklularının ticari zenginliğini organizasyon güçlerini ve yüksek kültürlerini günümüze yansıtmaktadır. Yapıt 2008 yılında il Özel İdaresi tarafından yeniden restora edilerek turizme kazandırılmıştır.
 
                                                  
                

ALİ EKBER TUFAN (Ramazan) ANITI:
ığdır merkeze bağlı melekli beldesindnde bulunan bu anıt 1918 yılında sürmeli çukurunda kurulan ARAS TÜRK HÜKÜMET’inde milletvekili olarak görev alan Ali Ekber TUFAN adına yapılmıştır. Anıt ığdır merkezden 3 km uzaklıkta olup görmeye değer bir yerdir ayrıca anıtın bulunduğu mezarlık arkasında yaklaşık 1500 yıllık eski melekli kabristanınıda koçbaşlı mezar taşları ve diğer eski kalıntıları da görmeniz mümkündür.


               
5-    KÜLTEPE (URARTU TEPELERİ)   : merkeze bağlı melekli kasabası sınırları içerisinde bulunan bu tarihi mekanda 1913 yılında yapılan kazılarda bir urartu mezarlığı ortaya çıkarılmış ayrıca bir çok süs eşyaları, silehlar ve mühürler bulunmuştur. Halk arasında kara kireler yada ağrının etekleri olarakta   adlandırılan bu tepeler aynı zamanda temiz bir hava solumanın güzel bir manzara seyretmek isteyenlerin arabayla 10 dakikada gidebileceği bir yerdir.tepeden ağrı dağı istikametine doğru ilerledikçe dağ lalesi , kekikotu,papatya,nane ,kaplunbağa,
tavşan,keklik,kurt,yılan,bukalemun,
kirpi,ve diğer yabani hayvanların yanı sıra bir çok oldukça eski tarihi mezarlarada rastlayabilirsiniz.
 
                           
 
6-    TARİHİ BABEK MAĞARASI: Mağara ığdır il merkezine 10 km uzaklıkta Karakoyunlu ilçesınırlarındadır. mağara iki odalı olup turizim açısından oldukça önemli ve görmeğe değer bir yerdir. bilindiği Odlar Yurdu olarak bilinen (Tebriz Bakü Tiflis Erivan Kars) coğrafyada ilkez bir kültür savaşı başlatan BABEK 832 ci yıllarda islam dini adı altında arap kültürünü Türklere empoze etmeye çalışanlara karşı bir savaş başlatmıştır, ve bu savaş 22 yıl defalarca zaferle sonuçlanmıştır daha sonra abbasilere yenik düşen babek bir müdet aras nehrini geçerek ağrıdağının kıyısında düz bir ovanın yamacında bulunan bir mağarada yaşamını sürdürmüştür ve daha sonra afşin tarafından pusuya düşürülerek yakalanıp samara şehrine halife mutasım huzurunda kolları bacakları kesildikten sonra 3 kez iğdam edilmiştir.
 
                  

7-      BALAHANA: Iğdır yöresine ait bu yöresel evler halk tarafından Balahana olarak adlandırılmaktadır, bu ev türlerine ayrıca Tebriz Nahçivan Maku, Erevan Kars Ardahan bölgelerindede rastlamanız mümkündür. Günümüz türkçesinde dubleks anlamına gelen bu evler babanın oğul evlendirmesiyle mevcut evin üst katına bir kat daha eklenmesiyle oluşmaktadır.
 
8-      BULAKBAŞI: Yöre halkı tarafından Karasu çayı yada ahura mazda (tanrının bahşettiği kutsal su) suyu olarakta adlandırılan bu mesire ve piknik yeri ığdırın taşburun nahiyesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu çayın çevresi çok güzel doğa manzarası sunmakla beraber, ayrıca su samuru, güney amerikadan sonra ilk kez bulakbaşında görülen su maymunu,(koypu) su kaplunbağaları ve zengin kuş ve balık çeşitleriyle sizleri adeta büyüler. ayrıca burada tatlı su balığıda avlanmanız mümkündür.
 
9-    GÖKÇELİ ŞEHİT AĞACI: Karakoyunlu ilçesi gökçeli köyünde bulunan bu tarihi ağaç bir Türk subayı için kendini feda eden ELDENİZ adlı bir Azerbaycan vatandaşının anısına Türk subayı tarafından diktirilmiştir, ağaç yöre halkı tarafından kutsal olarak benimsendiği için kesinlikle bir dal dahi koparılmaz, etrafında kötü söz konuşulm ayrıca ilk bahar aylarında ağacın gövdesinden yöre halkı tarafından şehit kanı olarak adlandırılan kırmızı sular akmaktadır.


                     
10-HALIKIŞLAK : Iğdır ili Tuzluca ilçesine yaklaşık 10 km uzaklıkta olan bu köy ermenistan sınırına oldukça yakın olmakla birlikte eskiden prinç üretiminin en yoğun olduğu yer olarak bilinmektedir piknik ve mesire yeri olarak gidebileceğiniz en güzel yerlerden biridir.
 
                    
                                 

11-TUZLUCA MESİRE YERLERİ:     Doğu Karadeniz yaylalarını andıran bu ilçemizde doğal güzelliklere , tabi su kaynaklarına, zengin çiçek çeşitlerine balık ,yabani hayvan türleri, işlenmiş taş parçaları ve tarihi kalıntılara rastlamanız mümkündür. bunları Hamurkesen Kelekli, Çiçekli, Üçkaya(Ekerek) Gaziler Demirsıkan, Tuzluca tuz mağaraları, Tekaltı dağı, Karataş, köroğlu mağarası ve setterhan tepesi olarak sıralayabiliriz..
 
 

      12- DÜNYA DİNLERİNİN ANASI IĞDIR AĞRI DAĞI : Müslüman Hiristiyan Katolik Zerdüşt Ateşperestlik gibi bir çok dinin ve medeniyetlerin merkezi olarak bilinen Ağrı Dağı, çeşitli geleneklerde farklı şekilde adlandırılmıştır. Yakut dilinde “Ağr”, Selçuklu Türkleri’nde “Eğri Dağ”, bazen de “Ağır Dağ”, İranlı’larda “Kûh-ı Nûh”, Araplar’da Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-hâris”, Küçük Ağrı’ya ise “Cebelü’l-huveyris” isimleri verilmiştir. Ermeniler bu dağa “Massis” veya “Masik” derken, bu dağın dört bir etrafında asırlardan beri yaşayan (Tebriz Maku Nahçivan Erivan, Kars, Iğdır) gibi eski Azerbaycan Türkleri bu dağa ER-ARVAT yani dağ çift olduğu için büyüğüne ER (koca) küçüğüne ise avrat (arvat) karıkoca ismini vermektedirler. Bu nedenlede kutsal kitaplara ararat yada erarvat olarak geçtiği düşünülen bu dağa Batı coğrafyacıları “Ararat”demektedir. Ararat adının Nuh söylencesinden geldiği belirtilir. MÖ Ortadoğu tarihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilen ve Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen Eski Ahid’in (Tevrat) beş kitabından ilki olan Tekvin’de Ararat ilk kez şöyle geçmektedir: “Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu” (8. Bap 4. Ayet). Ağrı Dağı’na Ararat denmesi de, Tevrat’ta geçen Ararat Dağları’nın Ağrı Dağı ile aynı sayılmasından kaynaklanmıştır.
 
        
    
13- ZERDÜŞ TAPINAĞI: Ağrı dağı korhan yaylası mevki Ahura buzulu aşağısında   bu tarihi yapıtlara sıkça rastlamanız mümkündür, yapıtlar hakkında resmi kaynaklarda herhangi bir bilgi belgeye rastlanılmamakta olup, yöre halkı tarafından eski ateşperest Türklerden kalma zerdüşt tapınma merkezleri olarak adlandırılmaktadır, ZERDÜŞTLÜK: Dinler arasında, tek tanrı inanışına yer vermesi bakımından, en dikkat çekicisi Zerdüştilik 'tir. Bu din, adını kurucusundan alır. Bu dine, dayandığı tek tanrı Ahura Mazdah 'a nispeten “Mazdeizm” de denirzerdüştlük dinini kısaca 3 kelimeyle özetlemek mümkündür İyi düşün, İyi konuş, İyi işler yap. Zerdüştlerin sayısı Bugün 40.000 'ni İran 100.000 'i Hindistan 'da olmak üzere yaklaşık 200.000 kadar olup geriye kalan büyük bölümü İngiltere, ABD, Pakistan, Kanada’da yaşamaktadır. Zerdüşt 'ün doğumu, M.Ö. 570 olarak tahmin edilmektedir. Zerdüşt, İran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tektanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hakim veya şaman olarak bakanlar da vardır. Gatha 'lar diye adlandırılan kutsal metinler ona dayandırılır.
Zerdüşt, Yüce Tanrı olarak telkin ettiği Ahura Mazdah ile yakın irtibatı bulunduğunu ilan etti. Ona göre alemlerde mücadele eden, İyilik ve Kötülük diye adlandırılan iki asli ruh (ilkine “Spenta Mainyu”, ikincisine “Angra Mainyu” denilir) var idi. Ahura Mazdah 'ın bu iki ruhla alakasını bugün pek iyi bilemesek de O, iyilikle beraberdir. İnsanoğlu, bu iki ruh arasından birini seçmeye mecburdur ve seçimi onun kaderini etkileyecektir.
 
                              
    
14-ARAS NEHRİ:    Bölgede en çok kuş türünün barındığı yer olarak bilinen aras nehri Yörede bu nehirle ilgili çeşitli efsaneler anlatılmaktadır. kimi yazarlar asırlar boyu tek dili konuşan bu coğrafyayı tek vucuda benzeterek Aras nehrini ise bu vucudun kan damarlarına benzetmiştir, kimi şairler onu ayrılıkçı vaist olmakla suçlamış, kimileride arası birbirinden ayrı düşen halkların göz yaşlarının oluşturduğu kutsal bir nehir olarak nitelendirmişlerdir. bölge halkı özelikle culfa nahçivan bölgesinde yaşayan halk her yıl Nevruz bayramında bu nehrin etrafında toplanarak bayramlaşıp hasret giderirler, 
 
 
15- KOÇ BAŞLI MEZARLAR :Hemen hemen Iğdır Ovası''ndaki bütün eski mezarlıklarda bulunan koç başlı mezarlar, Karakoyunlu-lar döneminden kalmadır. Bu mezar taşları yiğit ve kahraman kişiler ile genç yaşta ölen delikanlıların mezarlarına dikilirdi. ığdır mezarlıklarında gördüğümüz bu tarihi mezar taşları ayrıca karakoyunlu melekli taşburun dize cennetabat yaycı küllük hakmehmet kuzeyden kasımcan oba alikamerli amarat necefali kadıkışlak Akyumak gibi küylerimizin yanısıra nahçivan ve tebriz bölgelerinde rastlamak mümkündür.
 
16-KORHAN METEOR ÇUKURLARI : ığdır il merkezinden yaklaşık 35 km uzaklıkta Karakoyunlu Korhan yaylası sınırları içerisinde yer alan bu çukur göktaşının düşmesiyle meydana gelmiş önemli bir cazibe merkezidir. Çukurun etrafında bir çok işlenmiş taşlara da rastlamanız mümkündür, zengin doğa manzarasıyla ve dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacağınız çiçek florasıyla bir renk cümbüşü olan bu yer aynı anda üç devleti görme ( İran, Nahçivan, Ermenistan) imkanıda sunuyor sizlere,ayrıca Korhan yaylası eski tarihi orman aşağısında’ da bulunan iki ayrı meteor çukuru’ da çok dikkat çekicidir. fotoğraf düşkünleri ve yürüyüşü sevenler içinde ideal bir yerdir.


                  
17-           AHURA ÖREN YERİ : Dünya dinlerinin anası olarakta adlandırılan Ağrı Dağı, eteklerinde bulunan Ahura (Yenidoğan), günümüzden 2200 yıl önce Artaksiyaslılaf tarafından bir dini ibadet merkezi olarak kurulmuştur. Ancak; 1840''ta meydana gelen deprem nedeniyle, dağdan yuvarlanan büyük kayalar ve çamur, köyü örterek yok etmiştir. Burada, halen eski değirmen taşları su ve sandık tağlarla birlikte eski bir köy yerleşim mezarlığı bulunmaktadır.




18-IĞDIR ANIT VE MÜZESİ : 01 AĞUSTOS - 1997 tarihinde yapımına başlanmış ve 05 EKİM 1999 tarihinde açılışı yapılmıştır. 1.3 Hektar alan üzerine oturtulmuştur. Yerden yüksekliği 43.50 metredir. Halen Türkiye’nin en yüksek Anıtıdır. Alt kısmı 350 m alanı ile Müze üst kısımı 5 kılıçtan oluşan Anıttan ibarettir.Anıtın kılıçlarının granitleri Çin’den, diğer mermer, granit, taş, seramik gibi malzemeler Türkiye’nin diğer bölgelerinden getirilmiştir.Çanakkaledeki Şehitlik Anıtı ile, paralellik arz eder. En eski Türk Devletinden Cumhuriyetimize kadar geçen evre kılıçların kabzalarında tunç döküm rölyeflerle anlatılmaya çalışılmıştır.Arkasındaki Ağrı Dağı ile bir tablo oluşturur. Müzede; 1915-1918 tarihleri arasında Bölgede yaşayan Ermeni vahşetinden geriye kalan ve toplu mezarlardan çıkarılan belgeler, fotoğraflar ve diğer metaryeller sergilenmektedir.
 
19-HAKMEHMET ZİYAREGAHI: yine resmi kaynaklarda herhangi bir geniş bilgiye rastlamamakla birlikte yöre halkı tarafından şemsi berader (Şemsi tebrizinin kardeşinin mezarı) yada ziyaretgah olarak adlandırılmaktadır yöre halkı tarafından kutsal mekan olarak bilinen bu yapıt her yıl muharem ayında aşura günü ziyaret akınına uğramaktadır.
                
20-GÖDEKLİ KÜMBETİ : Aralık İlçesi’ne 15 km. uzaklıkta, Devlet Üretme Çiftliği arazisi içerisinde, girişte sağ tarafta eski bir mezarlık içerisinde yer alan Kümbet, Hacı îbrahim Gödek adına yaptırılmıştır. Kümbetin Hacı İbrahim Gödek’in kendisi tarafından mı, yoksa öldükten sonra onun adına mı yaptırıldığı konusunda herhangi bir bilgi yoktur.Kümbetin iç tarafında yan yana üç mezar bulunmaktadır. Bugün tahrip olan bu mezarların baş taşlan mevcuttur. Bunlardan girişin karşısında sağdaki mavi boyalı olup, üzerinde altı satırlık yazı mevcuttur. Taş iki taraftan bîr şerit içerisinde baklava motifleri ile ortada yuvarlak kemer altındaki kitabede mezar taşının Kurban kızı Şerife Gülsüm’e ait olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca tufandan sonra  geminin  ilk karaya oturduktan sonra  Hz. Nuhun ilk ibadet ettiği yer olarak bilinen  gödekli rus kışlası yakınlarındaki ziyaretgah üzerine gödekli halkı tarafından yapılması düşünülen bir nuh türbesi projesi mevcuttur. proje gerçekleştiği taktirde ığdır inanç turizmi bakımından oldukça büyük önem taşıyacak ve bölge ekonomisine katkı sağlayacaktır.
 

21-NUHUN GEMİSİ: Büyük Tufan’ın ardından Nuh’un gemisinin oturduğu rivayet edilen Ağrı Dağı korhan yaylasına Greenpeace tarafından   inşa edilen daha sonra ığdır valiliği tarafından ığdır anıt müze bahçesine taşınan gemi ığdırda görmeye değer yerler arasındadır. NUHUN TÜRBESİ: Iğdır suveren yokuşu Erhacı kırmızı tepe yakınlarında bulunan ve yöre halkı tarafından tufandan sonra Hz. Nuh’un üzerinde ilk namaz kıldığı taş olarak bilinen bu kalıntı üzerine ığdır valiliği tarafından Hz. Nuh adına bir türbe inşaası düşünülmektedir. Proje gerçekleştiği anda ığdır inanç turizmi açısından bölenin en önemli cazibe merkezi haline gelecektir.   İREM BAHÇESİ: kutsal kitaplarda belirtildiğine göre adem ile havvanın birlikte yaşadığı irem bahçesi ağrı dağının kuzeyinde aras ırmağı vadisinde bir yerdedir. Bu rivayetlerden yola çıkarak ığdır valiliği ve belediyesince hakveyis mahalesinde bulunan botanik göl etrafında sembolik olarak irem bahçesinin inşaası başlatılmış olup projenin %40 tamamlanmış ve mali yetersizlikten dolayı bekletilmektedir .    MÖ. Ortadoğu tarihinin en geleneksel kaynağı olarak kabul edilen ve Musa tarafından yazıldığı ileri sürülen Eski Ahid’in (Tevrat) beş kitabından ilki olan Tekvin’de Ararat ilk kez şöyle geçmektedir: “Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat Dağları üzerine oturdu” (8. Bap 4. Ayet). Ağrı Dağı’na Ararat denmesi de, Tevrat’ta geçen Ararat Dağları’nın Ağrı Dağı ile aynı sayılmasından kaynaklanmıştır.
 
    
 
22-    ERHACI AÇIK HAVA MÜZESİ
Aşağı Erhacı köyünde bulunan bu tarihi alan Iğdırın en önemli tarihi mekanlarından sayılmakta olup köy ortasında adeta bir höyük tepeyi andırmaktadır, bu tepenin ortasında ilginç bir tarihi mağara ve dört bir etrafında eski yazılarla işlenmiş kaya mezarlar, koçbaşlı mezar taşları, ve bir çok ilginç motiflerle süslenmiş kaya parçaları mevcuttur, Nuh tepesi olarak adlandırılan bu tepe aynı zamanda yöre halkı tarafından ziyaretgah olarakta kabul edilmektedir, yöre halkından alınan bilgilere göre Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturduktan sonra ilk kurbanı burada kestiğine inanılmakta ve hala günümüze kadar burada kurbanlar kesilip adaklar yapılmaktadır.
 

       
23-      DİNAZOR TEPESİ (URUSUN BUCAĞI)
Melekli Beldesinde bulunan bu ilginç kalıntı yöre halkınca urus’un bucağı yada dinazor tepe ismiyle anılan mevkide bulunmaktadır. Yöre halkı tarafından kaya dinazorla ilgili bir çok efsaneler anlatılmaktadır. Söylenceye göre urus’ un bucağı mevkide APATOSAURUS türünden bir dinazor yaşarmış ve yörede yaşayan insanlar buna kısacası urus dermiş. urus un bucağı mevkisi isminide bu dinazorun uzantısından almış, dinazor otçul ve zararsız ve yöre halkı tarafından çok sevilirmiş, Ağrı Dağının patlaması sonucu Apatosaurus püsküren lavlar altında kalarak taşlaşarak fosil haline gelmiş. Günümüzde aynı mevkide apatosaurus soyundan geldiğine inanılan iri kertenkele türleride mevcuttur. Taş dinazor etrafında bozulmamış doğal manzarasının yanı sıra çevre düzenlemesi yapıldığı taktirde ığdırın en önemli turizm cazibe merkezi haline gelecektir.
Apatosaurus:  (anlamı: aldatıcı kertenkele) Jura döneminin sonunda, yani günümüzden 140 milyon yılı aşkın süre önce yaşadığı söylenmektedir otçul dev boyutlu dinazor türü.
Dinazorlarla ilgili pek çok filmde ve kitapta kullanıldığı adıyla Brontosaurus da denen bu dev boyutlu dinazora, paleontoloji uzmanları, Apatosaurus adını vermişlerdir.
 
                                    
24-   MELEKLİ ŞAHMARAN TEPESİ:   Iğdır merkeze 5 km uzaklıkta iran, nahçivan, ermenistan, yolu üzerinde sol tarafta bulunan bu tepe tarihi açıdan oldukça önem arzetmektedir, ayrıca tepenin altında uçsuz bir mağara bulunmaktadır. efsanelere göre yılanların şahı ŞAHMARAN’ ın yöre halkından olan atebyle yaşadığı aşk bu tepede geçmiştir, şahmaranın yaşadığına inanılan tepe altındaki mağara 2002 yılında yüzeysel olarak üstü kapatılarak doldurulmuştur. melekli belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılarak bu tepe üzerine şahmaranın heykeli yapıldığı taktirde ığdırın en önemli tarihi mekanlarından biri olacak ve asyanın önemli cazibe merkezlerinden biri konumuna gelecektir.
                          
   
25-   TAŞBURUN KERBELAYİ İSMAİL ANITI VE AÇIK HAVA MÜZESİ:     
Karakoyunlu ilçesi Taşburun Nahiyesinde bulunan bu yapıt yakın zamanda Azerbaycan konsolosluğu tarafından, yaptığı kahramanlıklarla tarih sayfalarında adından söz ettiren Kerbelayi İsmail adıyla tanınmış ünlü halk kahramanının mezarı üzerine yapılmıştır. Anıt Iğdır il merkezine 20 km uzaklıkta olup bölge tarihi açısından önemli bir statüye sahiptir.
 
 
 
26-   MELEKLİ AÇIK HAVA MÜZESİ:   Arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan buluntuların ve kapalı mekanlarda sergilenmesi mümkün olmayan yapıt ve kalıntıların açık alanda sergilenmesidir. Örneğin Karakoyunlu açık hava müzesi.. melekli ve çevresindeki özelikle eski mezarlıklarda bulunan koçbaşlı ve diğer mezar taşları melekli asfalt üstünde bulunan mezarlığın bir köşesinde koruma altına alınarak hem tarimiz korunarak hemde müze haline getirilerek ığdır turizmine kazandırılabilir, konuyla ilgili tespit çalışmalarını ığdır Akud ekibi 2006 tarihinde yapmıştır bilgi alınması mümkündür.



AĞRI DAĞI AHURA BUZULU VE ARDİBEHEŞT BAĞI - KARAKOYUNLU / İSLAMKÖY
Ağrı dağı esasen Zerdüş dinine inananları için en kutsal dağ olarak bilinir. Zerdüşt peygambere bu dini oluşturan vahiylerin burada indiğine inanılıyor. 
Zerdüşt , Zerdüştçülük dininin peygamberidir. Bu dinin tanrısı ise Ahura Mazdah’dır. bu dine tanrısının adından dolayı  Mazdeizm de deniliyor. Zerdüşt peygamber   İ.Ö 660-583 yılları arasında yaşamıştır. Zerdüştlerin kutsal kitaplarının adı Avesta’ dır. Bu kitapta tarihte ilk defa cennet cehennem kavramları bulunmakta tanrının şeytanla savaşı anlatılmakta , cinler ve periler kavramları ilk defa Zerdüşt lerin kitabı olan Avesta’ nın Vendidat bölümünde geçmektedir. Ağrı dağı ile birlikte İranın Tebriz şehrinde bulunan Sabalan dağıda Zerdüştler için kutsal sayılmaktadır.
 Zerdüşt peygambere Ahura Mazda (TANRI) tüm buyruklarını  Ağrı dağının doruklarında inzivada iken göndermiştir. Bir çok rivayete göre Tanrı Ahuranın Zerdüşt peygamber için gönderdiği buyruklardan birisi taş üzerinde yazılı olarak bu dağın eteklerinde İslamköy yakınlarında kutsal suyun oluşturduğu göl  içinde bulunmaktadır. Eski kaynaklarda taş üzerinde yazılı tanrının buyruğu şöyle geçmektedir, Humata, Hukhta, Huvarşta yani iyi düşün, iyi konuş ve iyi işler yap. Ayrıca islamköy civarında bulunan ve eski inanışa göre Ardibeheşt yani cennetin cilvesi olarak bilinen Zerdüşt bağının burada olduğuna inanılmaktadır,  bu nedenle Ağrı Dağı ve Karasu çayı Zerdüştler için en kutsal mekanlardan biri olarak bilinmektedir.  Eskiden kadın, erkek ve gençler ibadet aylarında  akın akın Ağrı dağının 3476 metre yükseklikteki Küp gölüne  çıkarlar ve Zerdüşt peygamberin yıkandığına inanılan buz gibi suları olan bu gölde abdest alıp yıkanıp temizlenerek ibadet ve dualar  ederlerdi. Ağrı dağında bulunan küp gölü ve onun devamı olan Karasu çayı Zerdüştlük dinine inananlar için temizlenme ve arınma yeridir.
       Tüm dağlar güzeldir, tüm dağlar kutsaldır İnsanlarca. Her dağ güneşe uzanan bir inanç simgesi olagelmiştir  insanlık tarihi boyunca.Dua edilmiş , saklanılmış, kaçılmış, özgürlük mücadelesini sığınağı olmuştur.



 ZERDÜŞTLÜKTE ATEŞ KÜLTÜAteş Zerdüşt dini inancı tarafından kutsal olarak kabul edilmektedir.Ateş Zerdüştizm ´de çok önemli bir yere sahiptir. Avesta ´ya göre ateş tanrı Ahura Mazda ´nın ruhu ve oğludur.
Esas olarak ateşe üç anlam veriliyordu veya bu anlamlarda ateş kutsanıyordu. Ateşin başlangıcı olarak ev ateşi yani ocak ateşi kabul ediliyordu. İkincisi kurbat ateşi olup, bu ateş devamlı yanan ve kötülükleri uzaklaştırandır. Üçüncüsü ise halk topluluklarınca meydanlarda yakılan ve etrafında eğlenilen,aynı zamanda ateşle temasa gelerek veya bu ateşin içinden geçerek suç ve günah işlemiş olanlar, kime karşı suç veya günah işlemişse onun yakacağı ateşin içinden yürüyerek kendini temize çıkarması günahını veya suçunu affettirmesi, yani kendisinin suçsuz ve günahsız olduğunu ispatlaması geleneği bakımından önemliydi. Iğdır ve çevresinde ateş kutsal sayılmakta olup ateşe küfredilmez, su ile söndürülmez, tükürülmez gibi geleneklerin temelinde Zerdüştlük inancının gelenekleri yatmaktadır. Zerdüşlük inancına ilişkin İslamköyden Melekli beldesine kadar uzanan Ağrı dağı etekleri leçelik alanda Zerdüştlükten kalma bir çok eski Ateşgah’lara yani tapınma merkezlerine rastlamanız mümkündür.



 TANRININ KUTSAL SUYU (KARASU ÇAYI): Iğdırın Karakoyunlu ilçesi Hıdırlı, İslamköy, Bulakbaşı arasında bulunan bu kutsal suyunun kaynağı Ağrı Dağı zirvesinde bulunan Ahura buzulundan gelmektedir, Ağrı Dağının zirvesindeki buzul tüm resmi kaynaklardada Ahura buzulu olarak geçer yani tanrının buzulu. Bu kutsal buzullardan eriyip Iğdır ovasına akan sulara ise Ahura Mazda suyu yani Tanrının kutsal suyu denilmektedir. 


 İSLAMKÖY (KAFİR KÖY):   Eski adı Kafir köy olan  olan bu köyde eskiden Zerdüştler yaşadığı için yöre halkı burayı kafir köy olarak adlandırmıştır.  O dönemler İslam dinine mensup olmayan herkesi Müslümanlar kafir olarak adlandırırlardı. Eski inanca göre Zerdüşt peygamberin yıkanarak arındığı  Ağrı dağı küp gölü ve Ahura buzulunun eriyip Iğdır ovasında akan bu kutsal suda kadın erkek tüm yöre halkı yıkanarak ve içerek günahlarından arınıldığına inanılırdı. Karasu çayı ülkemizin en önemli kuş merkezlerinden ikincisi olarak bilinmekte ve su maymunu (Koypu), sazan, yayın, mercan, balıkları su kaplumbağaları gibi bir çok hayvan çeşitlerini ’de barındırmaktadır.


 KARASU ÇAYI KUŞ CENETTİ: Kuzey Doğa Derneği ve Kafkas Üniversitesinin birlikte yürüttüğü çalışmada Şuana kadar Iğdır Aras nehri ve Karasu çayında  213 kuş türü tespit edildi ki bu da Türkiye'deki 465 kuş türünün en az yüzde 46'sının Yukarı Çıyrıklı köyü ve Karasu çayında  bulunduğu demek oluyor. Iğdır ilinde tespit edilmiş kuş türü sayısı ise 243. Bu da Türkiye kuş türlerinin yarısından fazla. Daha fazla araştırmayla bu sayının 250'yi geçeceği ve 300'e yaklaşacağı tahmin ediliyor.IGDIR AKUD KÜLTÜR ARASTIRMA EKIBI ADINA      C.O

MELEKLİDE 4 AYAKLI 3 KANATLI HİNDİ
Iğdır'da Dört Ayaklı Hindi Yavrusunun Çalındığı İddia Edildi

Iğdır'da, kuluçkadan yeni çıkan ve görenleri şaşkına çeviren 4 ayaklı, 3 kanatlı hindi yavrusunun çalındığı iddia edildi. Iğdır'ın Melekli kasabasında yaşayan Rasim Tanık,  bahçesinde beslediği hindilerden birinin kuluçkaya yattığını, daha sonra yumurtalardan yavrular çıkmaya başlayınca yavrunun birinde gariplik hissettiğini söyledi. Tanık, "Yavru hindiyi yakalayınca gördüm ki 2 ön, 2 arka ayağı var. Yavrunun 3 kanadı vardı" dedi. Yavru hindiyi arkadaşları ve akrabalarına anlattığını ifade eden Tanık, "Iğdır Devlet Hastanesinde tanıdığım bir ortopedi doktoruna durumu anlattım. Doktor arkadaşım da hindi yavrusunu getirmemi istedi. Yaklaşık iki hafta evde beslediğim yavruyu doktora getirip göstermek için eve gittim ama kapısı kilitli olan kümesin kapısı açılmış ve yavru hindi çalınmıştı. Aradım ama bir türlü bulamadım" diye konuştu. Tanık, yavru hindinin diğer yavrulara göre daha hızlı hareket ettiğini belirterek, hindinin ön ve arka ayaklarının sanki birbirinden bağımsız gibi olduğunu ve çok hızlı hareket ettiğini bildirdi.

YONTMA TAŞ DEVRİNDEN GÜNÜMÜZE MELEKLİ
 
BEŞ BİN YILLIK YERLEŞKE
YONTMA TAŞ DEVRİNDEN GÜNÜMÜZE MELEKLİ
bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik ve prehistorik (tarih öncesi) araştırmalar, bölgedeki yerleşmelerin insanlık tarihi kadar eski olduğunu, bölgenin bir çok medeniyete ve uygarlığa beşiklik ettiğini ortaya koymaktadır. Iğdırın Melekli Beldesi Kültepe mevkiinde bulunan kara obsidiyen taş aletlerle, çakmak taşından yapılmış aletler, mezolitik (yontma taş) devrin bölgede de yaşandığını göstermektedir. Iğdır (Melekli) ile ilgili olarak bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik araştırmalar sonucu, Iğdır bölgesine ilk yerleşen kavim Orta Asya'dan (M.Ö. 4000) tarihinde gelen Hurriler'dir. Asyanik adı altında isimlendirilen bu toplulukla birlikte gelen diğer kavimler önce insanlık açısından önemli olan polan madenleri ve yazıyı keşfetmişlerdir. Selçuklular, Kayılar gibi bir çok Türk Boyuna ev sahipliği yapan Melekli Urartular Moğollar, Çingizler, İlhanlılar Celayırlılar, Karakoyunlular Akkoyunluların hakimiyetine girmiş, ayrıca Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve selçuklu hükümdarı Melikşah’ a da mekan olmuştur. Yukarıdanda anlaşılacağı gibi 5000 yıllık bir tarihi olan melekli beldemizin tarihini korumalı bu hususta açık hava müzesi , kültür sanat galerisi gibi çalışmalar yaparak meleklinin tarihini gelecek nesillere aktarmalıyız.
KIRIM’DAN TÜRKİYE’YE KIRIM TATAR GÖÇLERİ
 
KIRIM’DAN TÜRKİYE’YE KIRIM TATAR GÖÇLERİ
Doç. Dr. Hakan KIRIMLI
(Bilkent Üniversitesi)

Kırım’dan Türkiye’ye kitle göçleri, esas olarak 1783’de Kırım Hanlığı’nın ortadan kaldırılarak Rusya İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhâkını müteakip gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, 1783 öncesinde de Kırım’dan Osmanlı topraklarına pek bilinmese de, azımsanmayacak boyutlarda göçler olmuştur. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti arazisi üzerinde Kırım’dan gayet eski tarihlerde gelmiş insanlara ait muhafaza edilebilmiş veriler mevcuttur. Meselâ, XVI. asrın son çeyreğinde Altın Orda Hanı Toktamış Han tarafından Kırım’dan binlerce Kıpçak’ın (o dönemde henüz Osmanlı hâkimiyetinde olmayan) Kars ve Iğdır havalisine iskân edildiğini biliyoruz. Günümüzde Iğdır ve çevresinde başta MELEKLİ olmak üzere Karakoyunlu ve Taşburun civarında bir çok kırım tatarı yaşamaktadır, bu bölgede çok ünlü bir sülâle olan Hatunoğulları daha Kırım Hanlığı kurulmamışken bölgeye yerleştirilen bu insanların soyundan gelmektedir. bu doğrultuda yapılan bir çok araştırmada (Nihat Çetinkaya) Meleklide kulanılan lehçenin kırım Tatar kıpçak lehçesi olduğu kanıtlanmıştır.
MELEKLİ İNSANININ DEMOGRAFİK YAPISI:
 
MELEKLİ İNSANININ DEMOGRAFİK YAPISI:
Melekli Iğdır Merkez ilçeye bağlı yaklaşık 6000 nüfusa sahip bir kasabadır, nüfusunun büyük çoğunluğu yerli TATAR Türklerinden oluşmaktadır, Erivan, Nahçivan, Tebriz, Hoy, Türkleride Meleklide belli bir nüfusa sahiptir, ayrıca bir çok kaynakta Moğolların (Çağataylar) Anadolu seferinden sonra bir kısmının Erivan bölgesine yerleşmesi ve daha sonra buradaki Moğolların 19.Yüzyılın başlarında göç ederek Melekli ye yerleştikleri sanılmaktadır. yapılan bir çok incelemelerde Meleklide konuşulan dil Azerbaycan Türkçesi ağırlıklı olup Kıpçak yada Çağatay lehçesinin yaygın olduğunu anlaşılmaktadır. Melekli nüfusunun büyük bir bölümünü gençler teşkil etmekte ve genellikle sima olarak badem gözlü orta asya halklarını anımsatan görünüşe sahiptirler.
GELENEKLERİNE BAĞLIDIRLAR
 
GELENEKLERİNE BAĞLIDIRLAR: Kasaba halkı geleneklerine,örf ve adetlerine oldukça bağlıdır. Misafirperverlik, kasaba halkının önde gelen özelliklerinden biridir. Bu nedenle kasabaya dışarıdan gelen öğretmen, imam, doktor ve hemşireler köylüler tarafından el üstünde tutulur.
1960' li yıllarda köyümüzde iş sıkıntısı olmadığından ve melekli topraklarının verimli olmasından dolayı ığdırın diğer köyleri kadar dışarıya çalışmaya giden fazla olmamıştır. Fakat artan nüfusla birlikte köyümüzde devlet dairelerine yerleşenlerin sayısında üst düzeyde bir artış olmuş ayrıca almanya, isviçre, hollanda, belçika, abd, romanya ve metropol şehirler başta olmak üzere melekli nufusuna kayıtlı 15 binin üzerinde hemşerimiz olduğu bilinmektedir. kısacası gittiğiniz her yerde ve her kamu kuruluşunda bir melekli insanına rastlamanız mümkündür. Melekli kendi sadeliğini koruyarak dışarıdan fazla göç almamıştır.%70 i birbiriyle akraba olan ve kendi aralarında içli dışlı olan bu güzide kasabada her türlü yardımlaşmanın had safhaya ulaşmış olması ayrı bir güzellik ve neşe kaynağıdır Melekli insanı Iğdır ve çevresinde orta Asya Türk kültürünü en iyi yaşatan belde olarak tanımlanır, devlet geleneklerine oldukça bağlı ve Cumhuriyetçidirler, Nevruz kutlamalarının en iyi yapıldığı yer ve 1930 lu yılardan beri Atatürkün çıkarmış olduğu şapka devriminin Iğdır bölgesinde en çok uygulandığı yer olarak bilinir ayrıca yaşlılar ve gençlerde kılık kıyafet çağımıza uygun ve moderndirler.

GEÇİM KAYNAĞI: Iğdır ovasının en verimli arazilerine sahip olan Melekli genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşır büyükbaş hayvancılıkta önemli statüye sahip olan Melekli ayrıca kavun, karpuz, domates, patlıcan, biber, buğday, arpay, mısır , ayçiçeği, elma, kayısı, armut, şeftali, erik ve kavak yetiştiriciliği başlıca geçim kaynaklarındandır, son zamanlarda seracılıkta Iğdır da marka haline gelen melekli nahçivan iran Ermenistan yolu üzerindeki güzergahın belediye tarafından imara açılmas ı ve fabrikaların burada yoğunlaşmasıyla Iğdır ın en önemli sanayi ve yatırım bölgesi haline gelmiştir, son zamanlar Iğdır halkının Melekli asfalt boyunca mesire ve dinlenme alanı olarak marka haline gelen semaver çayları, mangal ve kendin pişir kendin ye tesisleride belde ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır.
 
şu ana kadar 109121 ziyaretçikişi burdaydı!
MELEKLİ HÜRSES GAZETESİ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol